Baş olma sevdası
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Muinüddin-i Çeştî hazretleri, (Baş olmak isteyenlerde ihlâs ve ibadet kalmaz) buyuruyor. Ancak bunlar elden gittikten sonra baş olurmuş. Allahü teâlâ bir hadis-i kudside, (Ey Habibim, beni talep edene hizmetçi ol!) buyuruyor. Allahü teâlâyı kim talep eder? Müslüman talep eder. Yani, gördüğü her Müslümana hizmetçi olmasını, iyilik etmesini, âmirlik taslamamasını istiyor. Rabbimizin, bütün kâinatı hürmetine yarattığı habibine emri budur. İnsanlar ne çekmişse ve ne çektirmişse, baş olma sevdasından çektirmiştir.
Bir mürşid-i kâmil, bir talebesini mezun edip, ayrıca hilafet de verir. Onu uğurlarken son bir nasihat yapar, karşılaştığı kimsenin Evliya zatlardan olup olmadığına dair ona bir ölçü verir.
Bir müddet sonra bir beldeye gelen bu talebeye, (Burada mübarek bir zat var) derler. Bu da onlara, (Mübarek zatsa onunla bir görüşmemiz iyi olur) der. Bu haber o mübarek zata ulaşınca, (Efendim filan mürşid-i kâmilin bir talebesi geldi. Görüşmek için sizden izin istiyor, ne dersiniz?) diye sorarlar. O mübarek zat da, (Biz onun ayağına gidelim. Onu buraya çağırmak bize yakışmaz, çünkü onun hocası da çok mübarektir) buyurur. Kalkıp onun yanına giderler. Selam ve hâl hatır sorduktan sonra talebe, o mübarek zata der ki:
— Efendim ilminizden, feyzinizden istifade etmek istiyoruz. Himmet buyurun. Bize anlatın, sizi dinleyelim.
— İlim, feyz, bereket nerede, biz nerede? Biz kimiz ki? O büyükler geçti gitti, sen anlat da hepimiz istifade edelim.
Talebe bunu duyar duymaz hemen o mübarek zatın eline yapışıp, öper. (Elhamdülillah, işte evliya bir zata rastladım) der. Çünkü hocası onu uğurlarken şöyle buyurmuştu:
Gittiğin yerde mübarek bilinen bir zata rastlarsan, (Efendim, ilminizden, feyzinizden, bereketinizden istifadeye geldim, lütfen himmet buyurun) dersin. O da, (Gel, sana anlatayım) derse onu dinleme, kaç ondan! Eğer, (Biz kimiz ki? Biz hazır olsak hesaba katılmayız. Orada olmasak arayıp sorulmayız. Esas insan onlardır. Sen anlat, biz istifade edelim) derse eline yapış! İşte o mübarek bir zattır.
Bu ölçüye uyup, o zatın mübarek biri olduğunu anlamıştır. Büyüklerimiz de buyuruyor ki: Bizim kitaplarımız çok kıymetlidir, çünkü içinde bize ait bir kelime yoktur. Bu kıymet, tamamen Ehl-i sünnet âlimlerinin yazılarını ve sözlerini nakletmekten ileri gelmektedir.
Böyle olan, kalıcı olur. Kendinden anlatırsa geçici olur. Çünkü kibir, maddi manevi her iyiliğe engeldir.