Sual: Hiç hastalanmamak, hep sıhhatli olmak kötü müdür?
CEVAP
Hiç hastalanmamak, hep sıhhatli olmak kötü değildir. Cenab-ı Hak, dünya saadetini de istememizi emrediyor: (Ey Rabbimiz, bize dünyada ve ahirette de hasene ver!) [Bekara 201] [Hasene, iyilik, güzellik, sıhhat ve afiyet içinde mutlu yaşamaktır.]
Her Peygamber beladan Cenab-ı Hakka sığınmış, dünya ahiret güzelliği istemişlerdir. Allahü teâlâ, iman eder, salih amel işlerseniz, size dert-bela ve korku vermem, mahzun etmem buyurdu. O halde, bir kimsede iman, salih amel ve sıhhat varsa, en büyük saadet ve sultanlıktır. Sıhhatin önemi hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Duanın efdali, dünya ve ahirette Rabbinden af ve afiyet istemektir. Affa ve afiyete kavuşan, dünya ve ahirette kurtuluşa ermiştir.) [Tirmizi]
(İhlastan sonra, afiyetten iyisi yoktur. O halde Allahü teâlâdan afiyet isteyin!) [Nesai]
(Sıhhat, müttekiye, zenginlikten hayırlıdır.) [Müslim]
(Seyahat edin ki, sağlığa kavuşasınız.) [Şir’a]
(Oruç tutun ki, sıhhate kavuşasınız.) [Taberani]
(Ya Rabbi, bedenime, kulağıma, gözüme sıhhat ver!) [Tergib]
(Ya Rabbi, sıhhat, afiyet ve güzel ahlak ver.) [Harâiti]
Sual: İslamiyetin emir ve yasaklarına uyan bir kimse, kolay kolay hasta olmaz mı?
CEVAP
Peygamber efendimiz, tıp bilgisini çeşitli şekillerde övdü;
(İlim ikidir: Beden bilgisi, din bilgisi.) Yani ilimler içinde en lüzumlusu, ruhu koruyan din bilgisi ve bedeni koruyan sıhhat bilgisidir buyurarak, her şeyden önce, ruhun ve bedenin zindeliğine çalışmak lazım geldiğini emretti. İslamiyet, beden bilgisini, din bilgisinden önce öğrenmeyi emrediyor. Çünkü, bütün iyilikler, bedenin sağlam olması ile yapılabilir.
Bugün, bütün üniversitelerde okutuluyor ki, doktorluk iki kısımdır:
Biri hijiyen, sıhhati korumak.
İkincisi terapötik, hastaları iyi etmektir.
Bunlardan birincisi önce gelmektedir. İnsanları hastalıklardan korumak, tıbbın birinci vazifesidir. Hasta insan, iyi edilse de, çok kerre, arızalı kalır. İşte İslamiyet, tababetin birinci vazifesini, hijiyeni garanti etmiştir. Mevâhib-i ledünniyyede Kur'ân-ı kerimin tıbbın iki kısmını da teşvik buyurduğu, âyet-i kerimeler gösterilerek isbat edilmektedir.
Peygamber efendimiz, Rum İmparatoru Heraklius ile mektuplaşırdı. Bir defa, Heraklius birçok hediye göndermişti. Bu hediyelerden biri de, bir doktor idi. Doktor gelince;
-Efendim! İmparator beni, size hizmet için gönderdi. Hastalarınıza bedava bakacağım! dedi. Resulullah efendimiz kabul buyurdu, kendisine bir ev verdiler. Günler, aylar geçti ama doktora kimse gelmedi. Doktor gelerek;
-Efendim! Size hizmet etmeye geldim ama bana bir hasta bile gelmedi. Boş oturdum, yiyip içtim, artık gideyim, diye izin isteyince, Peygamber efendimiz;
(Sen bilirsin. Eğer daha kalırsan, misafire hizmet etmek, ona ikram etmek, Müslümanların vazifesidir. Gidersen de uğurlar olsun. Yalnız şunu bil ki, burada senelerce kalsan, sana kimse gelmez. Çünkü, Eshabım hasta olmaz! İslam dini, hasta olmamak yolunu göstermiştir. Eshabım temizliğe çok dikkat eder. Acıkmadıkça bir şey yemez ve sofradan, doymadan önce kalkar) buyurdu.
Sıhhatine ve temizliğe itina eden bir Müslüman, sağlam kalır, kolay kolay hasta olmaz. Ölüm haktır. Hiçbir kimse ölümden kurtulamaz ve her hangi bir hastalık sonucu ölecektir. Fakat, o vakte kadar sıhhatini koruyabilmesi, ancak Müslümanlıkta emredilen hususlara ve temizliğe riayet sayesinde olur.