Taziye etmek

Sual: Müslümanın cenazesi olunca ne yapmalı?
CEVAP
Taziye etmeli, yani sabretmesini söylemeli ve cenazesinin hizmetine koşmalıdır.
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müslümanın, müslüman üzerinde beş hakkı vardır: Selamını almak, hastalanınca ziyaret etmek, cenazesine gitmek, davetine icabet etmek, aksırıp da elhamdülillah dediği zaman, yerhamükallah demektir.) [Müslim]

Cenaze sahiplerinden büyük, küçük erkeklere ve yaşlı kadınlara rast gelince, taziye etmek, yani, başın sağ olsun demek gibi, sabır tavsiye etmek müstehaptır. Taziye için, (Azamallahü ecrek ve ahsene azaek ve gafere limeyyitik) denir ki, (Allahü teâlâ, sevabını, dereceni arttırsın ve güzel sabretmeni nasip eylesin ve meyyitinin [ölünün] günahlarını af eylesin) demektir.

Musibete uğrayanı teselli etmelidir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çocuğu ölen kimseyi teselli edene Cennet hırkası verilir. Musibete uğrayanı teselli eden, onun sevabı kadar sevap kazanır.) [Tirmizi]

Resulullahın taziyesi
Resulullah efendimizin taziye mektubu şöyledir:
Allahü teâlâ sana selamet versin! Ona hamd ederim. Herkese iyilik ve zarar, yalnız Ondan gelir. Allahü teâlâ, sana çok sevap versin. Sabretmeni nasip eylesin! Onun nimetlerine şükretmenizi ihsan eylesin! İyi bilmeliyiz ki, kendi varlığımız, mal, servet, kadın ve çocuklarımız, Allahü teâlânın, sayısız nimetlerinden, tatlı ve faydalı ihsanlarındandır.

Bu nimetleri, bizde sonsuz kalmak için değil, emanet olarak kullanmak, sonra geri almak için vermiştir. Bunlardan, belli bir zamanda faydalanırız. Vakti gelince, hepsini geri alacaktır.

Allahü teâlâ, nimetlerini bize vererek sevindirdiği zaman, şükretmemizi, vakti gelip geri alınca da, sabretmemizi emreyledi.

Senin bu oğlun, Allahü teâlânın tatlı, faydalı nimetlerinden idi. Geri almak için sana emanet bırakmış idi. Şimdi, geri alırken de, sana çok sevap, iyilik verecek, acıyarak, doğru yolda ilerlemeni, yükselmeni ihsan edecektir.

Bu ihsana kavuşabilmek için sabretmeli, Onun yaptığını hoş görmelisin! Kızar, bağırır, çağırırsan, sevaba kavuşamazsın ve sonunda pişman olursun.

İyi bil ki, ağlamak, sızlamak, belayı geri çevirmez, üzüntüyü dağıtmaz. Kaderde olanlar başa gelecektir. Sabretmek, olmuş bitmiş şeye kızmamak gerekir. Allahü teâlâ, hepinize selamet versin!

Sual:
Cenaze defnedildikten sonra, mezarlıkta bulunanların, cenaze sahiplerine taziyede bulunmaları bid’at midir?
CEVAP
Bid'at değildir.

Sual: Ölü için kaç güne kadar taziye etmek uygun olur?
CEVAP
Üç günden sonra taziye yapmak mekruhtur. Ancak uzakta olanlar ve yakın olup da, geç haber alanlar için mekruh olmaz.

Sual: Van’da cenaze çıkan eve giren herkes, Fatiha diyor. Herkes Fatiha okuyup ölüye bağışlamak bid’at mi?
CEVAP
Âdette bid'at olduğu için caizdir.

Sual: Ölü sahibi, taziyeyi kabul için evde üç gün durması gerekir mi?
CEVAP
Durması caizdir. Ama durmaması iyidir. İbni Âbidin hazretleri, (Ölü sahibinin taziye için evinde oturması mekruh, kabristandan çıkarken taziye mekruh değildir) buyuruyor.

Sual: Ölüyü taziyeye gelenlere bir şeyler ikram etmek caiz mi?
CEVAP
Eve gelene bir şey ikram etmek âdettir, caizdir.

Sual: Taziye için uzaktan gelen misafire yemek yedirmek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Ölü evine yemek getiriliyor. Ekşimemesi için taziyeye gelenlere vermek caiz mi?
CEVAP
Fakire vermek sevap. Ölünün ruhuna bağışlanır.

Sual:Taziye, mektup ile de olur mu?
CEVAP
Evet olur.

Sual: Bir yakınını hele evladını kaybedenlere taziye için neler söylenebilir?
CEVAP
Bu konuda İmâmı Rabbânî hazretleri, oğlunun vefatı üzerine taziyede bulunanlara buyuruyor ki:

“Hepimiz, Allahü teâlânın mülküyüz. Hepimiz, Onun huzuruna gideceğiz! Başımıza gelenler, görünüşte çok yakıcı, çok acıdır. Fakat, hakikatte ilerletici, yükseltici ilaçlardır. İlaçlar, elbette acı olur. Bu acıların, dünyada sebep olduğu faydalar, ahirette beklediğimiz nimetlerin yüzde biri olamaz. O hâlde evlat, Allahü teâlânın büyük bir ihsanıdır. Yaşadıkları müddetçe, insan, çok faydalarını görür. Ölümleri de, sevap kazanmaya, yükselmeye sebep olur. Hilyet-ül-ebrâr ismindeki kitapta deniyor ki:

“Abdullah ibni Zübeyr hazretleri halife iken, tâûn hastalığı oldu. Bu tâûnda, Enes bin Mâlik hazretlerinin seksenüç çocuğu öldü. Kendisi, Peygamber efendimizin hizmetçisi idi ve bereket, bolluk için duasını almıştı. Bu tâûnda, Abdürrahman bin Ebu Bekir hazretlerinin kırk çocuğu ölmüştü.”

İnsanların en iyisi, en kıymetlisi olan Eshâb-ı kirama böyle yapılınca, bizler gibi günahı çok olanlar, hesaba dâhil olur mu? Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Tâûn, eski ümmetlere, azab olarak gönderildi. Bu ümmet için şehit olmaya sebeptir.)

Doğrusu, bu vebâda ölenler, şaşılacak bir huzur, Allahü teâlâya teveccüh içinde ölüyor. Bu bela gününde, insan, bu mübarek cemaate karışmaya hevesleniyor. Onlarla birlikte, dünyadan ayrılıp, ahirete gitmeye özeniyor. Tâûn belası, bu ümmete gazab, azab gibi görünmekte ise de, içyüzü rahmettir. Meyân Şeyh Tâhir dedi ki:

Tâûn günlerinde, Lâhorda, bir kimse sesler duyduğunu ve, “Bu günlerde ölmeyene yazıklar olsun!” dediklerini söyledi.

Evet öyledir! Bu şehitlerin hâline dikkat olunduğu zaman, şaşılacak hâller, anlaşılamayan işler görülüyor. Böyle ikramlar, yalnız Allah için canını feda edenlere mahsûstur.

Çok sevgili oğlumun ayrılığı, pek büyük musibet oldu. Beni yaktı. Bu kadar yakan bir elem, kimsenin başına gelmemiştir. Fakat, Allahü teâlânın, bu felaket karşısında, kalbi zayıf olan bu fakire ihsan eylediği sabır ve şükür nimeti de, en büyük ihsanlarından olmuştur. Allahü teâlânın rahmeti sonsuz, merhameti boldur. Karşılığını dünyada da, ahirette de bol bol vericidir.”