Sual: Evlenirken kız ve oğlan tarafı, neyi düşünmelidir?
CEVAP
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri, (İki aile de, karşı tarafın hatırına, evladım elimden gitti diye bir düşünce getirmeyecek şekilde davranmalıdır) buyuruyor.
Hangi taraf, (Evladım elden gitti) diye düşünürse, gençlerin yuvasını da, karşı aileyi de, sıkıntıya sokar. Bu düşüncenin kuvvetine göre, sıkıntının şiddeti artar. Bu geçimsizlikleri, elden çıkan evladını kurtarmak için yapar, ama aslında bir yuvayı da yıkar. Kendince evladını kurtardığı için, zerre kadar üzülmez, savaş kazanmış kumandan edasına bürünür; ama yuva yıkılmıştır. Her iki taraf, çocuklarının aile düzenine karışmamalıdır.
Her iki tarafın da, kendilerinin bir zamanlar yaptığı gibi çocuklarının da, artık yeni bir aile olduklarını kabul etmeleri, onları salih bir komşu, salih bir arkadaş gibi görmeleri, evladım evladım diye yanıp tutuşmadan, bu hayat gerçeğini kabul etmeleri gerekir. İnsanın salih arkadaşı, eşiyle mutluysa, onun ailesiyle iyi geçiniyorsa, nasıl memnun oluyorsa, evladının da, eşiyle ve onun ailesiyle iyi geçinmesine, böyle çok sevinmelidir. Evladım elimden gitti diye düşünmemeli. İyi bilmeli ki, onlar da artık yeni bir ailedir, onların da kendi hayalleri, kendi prensipleri, kendi zevkleri vardır. Birbirlerini anne babalarından daha iyi tanırlar. Eşi insanın en yakını, sırdaşıdır. Huyunu suyunu en iyi o bilir. Haberdar oldukları anlaşmazlıklarda kim haklı olursa olsun, kendi çocuğunun değil, gelinin veya damadının tarafını tutmalıdır. Aslında böyle durumlar aile içinde kalmalı, anne babaya söylenmemeli. Buna rağmen haberdar olurlarsa, nasihati gerektirecek durumlarda, kendi çocuğuna tatlılıkla nasihat etmeli, maddi yardımı gerektirecek durumlarda yardım etmelidir. Evladım diye yanan, evladını da yakar, yuvasını da yıkar; ama bunun sıkıntısını hem dünyada, hem de ahirette fazlasıyla çeker. Herkes nefsine hâkim olmalı, hayatın gerçeklerini kabul etmelidir!
Sual: Ana-babası Müslüman olduğu hâlde, çocuklarının bozulmasının sebebi ne olabilir?
CEVAP:
Bu konuda İmâm Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Müslüman çocuklarının imanlarının böyle bozulmasına sebep olan şeyleri araştırdım. Şüphelerinin nereden geldiğini tetkik ettim. İmanlarındaki gevşekliğin yalnız bir sebebi olduğunu anladım. Bu sebep de, Resulullah efendimizden bugüne kadar, çok zaman geçmiş olması ve geri kafalı, kısa görüşlü ve din cahili birkaç siyaset adamı ile fen adamı geçinen birkaç cahilin din üzerindeki sözlerinin doğru sanılmasıdır!.. Bu fen yobazlarının yazılarını okuyup inanan ve bunun için kendilerine aydın, ilerici adını veren birkaç kimse ile konuştum. Bunların daha çok, Peygamberlik makamını anlamakta yanıldıklarını gördüm.
“Peygamberler, insanların birbirleri ile iyi geçinmeleri, iyi huylu olmaları için çalışmışlardır. Bunun, ahiret hayatı ile bir ilgisi yoktur. İyi geçinme yollarını ve güzel huyları felsefe kitapları da bildirmektedir. İmâm-ı Gazâlî İhyâ kitabını dörde ayırmış. Birisinde güzel huyları bildirmiş. Üçünde de namazı, orucu ve diğer ibadetleri yazmıştır. Bu kitabı, felsefe kitapları gibidir. Bu da, kurtuluşun güzel huylarla olacağını gösteriyor” diyenleri çok gördüm. Çoğu da;
“Peygamberi, âyetlerini ve mucizelerini işitip de, aradan asırlar geçmiş olduğu için, bu habere inanmayan kimse, dağda, çölde yaşayıp da, Peygamberi hiç işitmeyen kimse gibidir. Bunun iman etmesi lazım olmadığı gibi, birincisine de lazım olmaz” dediler. Bunlara deriz ki:
Allahü teâlâ, insanları olgunlaştırmak ve kalplerindeki hastalıkları tedavi etmek için, ezelde merhamet ederek, Peygamberler göndermeyi dilemiştir. Peygamberlerin, bu vazifelerini yapabilmeleri için, itaat etmeyenleri korkutmaları, itaat edenlere müjde bildirmeleri lazımdır. Ahirette, birinciler için azap, ikinciler için sevap bulunduğunu haber vermeleri lazımdır. Çünkü insan, kendine tatlı gelen şeylere kavuşmak ister. İnsanları kötülük yapmaktan korumak, dünyada ve âhirette rahat ve huzur içinde yaşamalarını sağlamak için, Peygamberlerin gönderilmesi lazımdır. Dünya hayatı kısadır. Ahiret hayatı ise sonsuzdur. Bunun için, ahiret hayatındaki saadeti kazanmak önce gelmektedir.